tag:blogger.com,1999:blog-13651491920830164232024-03-08T11:39:06.228-08:00Ona bir seviozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.comBlogger15125tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-57560597515985669822011-02-28T11:59:00.001-08:002011-02-28T11:59:41.518-08:00GUGUK KUŞU<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>Sürekli tekrarlayan bir ritmin içinde<br />
Günlerce aylarca durdum<br />
Tik tak diyen duvar saatine içimden ritim tuttum<br />
Tek kelime etmeden kalabalık içinde oturdum<br />
Gözlerimi duvara dikip düşündüm<br />
Dakikalarca aynı satıra baktım<br />
Aynı radyo istasyonunu dinledim<br />
Koltukta hep aynı köşeye oturdum<br />
Aynı saatte uyuyup aynı saatte uyandım<br />
Kafamda bir harita çizdim<br />
O haritanın dışında kalan yoldan yürümedim<br />
Kafamda cümleler kurdum<br />
Kimseye o cümlelerden başka cümleler kurmadım<br />
Gülmedim, ağlamadım, bağırmadım, tartışmadım.<br />
Sen sustun<br />
Sustu içimdeki guguk kuşu<br />
Her saat başı odayı inletip sen diye haykırmadı hiç<br />
Zaman hep kederi açtı takvim yapraklarından<br />
Gelecek, güzellik getirecek sandık<br />
Yeni bir güne açılan her adımda<br />
Labirentin sonunda en büyük düşmanla<br />
Kendimizle karşılaştık<br />
Seni ararken kendimi vurdum<br />
Çirkindi ardından koşmak zamanın<br />
Göz göze gelince bildik, bildirmedik<br />
Hadi gel iyi şeylerden bahsedelim<br />
Kötüler elbet bir kuştan başımıza düşer<br />
Biz bunu şans saysak da çoğu zaman</em></span>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-80981360229073043822011-02-28T11:50:00.000-08:002011-02-28T11:50:01.900-08:00CAM FİLMİ<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>Şaşkın gözlerle yüzeme bakıyordu. Bense o yokmuş gibi davranıyordum. Bir şey unutmuştum da çantamın içinde arar gibi. Tek kelime etmeden ve aslında ne söylemesi gerektiğini bilmeden öylece duruyordu. Kendini toparlamışta ciddi bir konuşmaya başlayacakmış gibi sesli bir şekilde yutkundu. Kaşlarımı kaldırıp yüzene baktım, sonra gene gözlerimi çantama çevirdim. Konuşmaya başladı.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—kafamı toplamalıyım.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—yine!</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—sana gelirken bunu yapmalıyım.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—gelsen de, istediğim anlamda gelmeyeceksin.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—üzgünüm…</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—üzgün olma. Bana verecek mutluluğun yoktu ben acıya razı oldum.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>Fazla mı ileri gidiyorum diye düşündüm bir an. Gene daha önce defalarca gördüğüm o ifadeyle yüzüme bakıyordu. Çok üzgünmüş, elinden gelen her şeyi yapmış da işe yaramamış gibi. Aramızda gittikçe büyüyen bir uçurum vardı. Bu görüntünün arka planında yavaş yavaş kararan kasvetli bir gökyüzü bize eşlik ediyordu. Umarsızca yüzüne bakıyordum. Ya bu düğümü çözecek ya da kesecektim. Kendimi zorladım bir şeyler söylemek için.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—seni beklemeyeceğim diyerek bekledim, sen gelmedin.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—beni başkasına bırakıp gidebilir misin?</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—böyle olmamalı.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—sen ve ben biz olmalıydık.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—bunu gerçekten istemedin hiçbir zaman. Dürüst değilsin gene. Gideceğimden emin olduğun için biz olmaktan bahsediyorsun.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>Daha ne kadar aşağılanabilirdim ki? Bir ikramı reddeder gibi sevgimi reddediyordu. Beni sevdiğini söylediği zamanların üzerine beyaz bir örtü sermeliydim. Kirlenmeden hiçbir şey… Kafamdaki soru işaretlerini hiçe saymalı bu konuyu bir daha açmamalıydım. Kendimi iyi hissetmiyordum. Beni durağa bırakır mısın dedim. Keyifsiz bir ifadeyle yüzüme baktı. Durağa yürüdük. Yığılır gibi oturdum banka. En az delinmiş ve en az acıyan parmağımı seçtim. Durakta beklerken makyaj çantası sandığı küçük aletin ucuna kanımı değdirdim. Kan şekerim düşmüştü. Çantamda görmek istemediğim aradıkça kaybetmek istediğim iğneyi çıkardım. Kolumda az acıyacak bir yer seçtim. İğne yaptığımı görmek istemediği için mi yoksa iğneden korktuğu için mi bilmiyorum ama kafasını çevirmişti. Bu son buluşmamızdı, biliyordum. Bunca zaman saklamaya çalıştığım her şeyi bilmesinde bir sakınca olmadığını düşünüyordum.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—korkuyorum. Canım acıyor. Ama artık her şeyi olduğu gibi kabullendim.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—seni çok üzdüm, kötülük ettim biliyorum.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—bilmen neyi değiştirir! Gidiyorum. Senden haber alamayacağım, benden haber alamayacağın kadar uzağa.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—hastalığın…</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—parmaklarımı kollarımı çürüten bedenimi halsiz bırakan bu hastalık, içimi çürüten, ruhumu çaresiz kılan senin yanında bir hiç… Bana ne yaptığına bir bak..</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>—ben kendimi zehirliyorum. Zehirim sana da bulaştı görüyorum. Panzehiri bende yok o yüzden gitmelisin bir an evvel.<br />
Otobüsüm gelmişti. İki yabancı gibi el sıkıştık. Söylenebilecek her şey söylenmişti sırada kabullenmek vardı. Camın hemen ardındaydı. İşte şimdi gidişimin gerçek olduğunu anlıyordu. İlk defa yüzünde hüzün vardı ve ilk defa kaybettiğini fark ediyordu. Karşımda şaşkın…</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>Şaşkın gözlerle yüzüne bakıyordum. O ise ben yokmuşum gibi davranıyordu. Bir şey unutmuş da çantasının içinde arar gibi. Bir zamanlar beni delice sevdiğini söyleyen kadın gidiyordu. Camın ardındaki ona bakarken, bir an camdaki yansımada kendimi gördüm. Giden o muydu, ben miydim? Cam film her şeyi tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu. Hiç beklemediğim bir sonla karşı karşıyaydım.<br />
Bütün şımarıklıklarıma tahammül eden kadınım, annem, çocuğum gidiyordu. Oysa ben ne yaparsam yapayım beni terk etmeyecek sanıyordum. Bile bile onu üzüyor, kızdırıyor hatta aşağılıyordum. Böylece bensiz bir hiç olacağına inandırmaya çalışıyordum onu. Ben güçlü olandım oysa zayıf olan… Şimdi her şey değişmişti. Tek bir gerçek vardı o da bir zavallı olduğumdu. Bağlanmaktan korkmuştum. Ona kendimi açmaktan hep uzak durmuştum. İçime düşmesinden beni bütünüyle kaplamasından korktum. Mesafeliydim ona kendimi açarken. Kalbimi açmıyor sadece bedenimi sunuyordum karşıma çıkan kadınlara. Bir süre için mutlu oluyor sonra sıkılıp, ayrılıyordum onlardan.</em></span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>Diğerlerinden farklıydı o. Çünkü beni anlamaya çalışmış, sevmiş ve düşünmüştü. Ama ben ona herkese davrandığım gibi davrandım. Pişmanlık duymam hiçbir işe yaramıyordu. Gitmek istemedi ama gitti.</em></span><br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><em>ÖZLEM ÖZBEK</em></span>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-88605564708379659082011-02-28T10:41:00.001-08:002011-02-28T10:41:59.075-08:00YAMA<span class="messageBody"><em><span style="color: magenta; font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><strong>Kadının etekleri de düşleri gibi pembeden yamalı.<br />
Tutsan sıyrılacak tüm düşlerden.</strong></span></em></span><br />
<span class="messageBody"><em><span style="color: magenta; font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><strong>Özlem Özbek</strong></span></em></span>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-17269107288247829432011-02-28T08:59:00.001-08:002011-02-28T08:59:30.587-08:00AYRIL<div align="justify"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-size: large;"><em><span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">A</span><br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">Aslında aynı olan değil farklı olandık biz ikimiz. Boşunaydı bu debeleniş. Uzanıp saçından yakaladığımızı sandığımız anda başladı bir zurnanın ucunda esas şarkı. Gel gelelim martılar en büyük tanıktı. Parmak izlerimiz hala duruyor o çay bardaklarında eminim. Söyleyin anlatsın sahilde bağıra çağıra yürürken herkesin güldüğü o deli kadın. Mavi eski bir ev vardı orda. Köşeyi dönünce hemen karşınıza çıkan… Avuçlarının arasına alınca ellerimi görmüştü o da. Neden inanmak istemiyor kimse bana. Arka sokaklardan birinde, balkondan sarkan travesti aşağıdakilere sesleniyordu. Üzerinde askılı pembe bir badi vardı. Yüzüne dikkatli bakmadım belki kızar diye. Ama eminim o da gördü bizi. O diye biri vardı. </span><br />
<br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">Y</span><br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">Yalan yanlış konuşmasın kimse. O bana hiç kötülük etmedi. Metrodaydık. Bir anda öpüverdi dudaklarımdan. Karşımızdaki yaşlı çift güldü. Kadın adama baktı. Aynısını istiyorum der gibi. Üşümüş gibi büzüldü. Sarıldı sıkıca bana. Duydum kokusunu. Kısacık bir yoldu gittiğimiz. Öyle güzel baktı ki bana, mutluydu çok açıktı. Ben istedim orda olmayı, onla olmayı. Kötü değildi o, ben yanındaydım.</span><br />
<br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">R</span><br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">Rayların ucunda yürüyordum ona. Bunu biliyordu. Elimden tutmuyordu ama orda öylece duruyordu. Siyah bir deri ceket vardı üzerinde. Bu resmin içinde tuhaf bir şey vardı. Bir kadın geçiverdi önümüzden. Gitmek istedim hemen oradan. Tablonun içinde sırtı dönük bir kadın resmi vardı. Dehşete kapıldım dikkatle bakınca. Bendim o. Gözlerime inen sis kör etti beni. Ellerim avuçlarında terliyordu. Beni burada öldür demek istedim hiçbir şey diyemedim. Yalınayak yürümek istedim eve. Odama gitmek ve masanın altında saklanmak istiyordum. Kimse bulamazdı beni orda eminim.</span><br />
<br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">I</span><br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">Islandıkça yüzüm aynadaki beni görmek canımı acıtıyordu. Yapma bunu dedim kendime. Saklama sırlarını ayna gibi. “Antony and johnsons” beni melankoli hususunda özenle motive etmekteydi. Dökük ojelerim, dağınık saçlarımla odanın ortasında oturmuş onun ruhumu terk etmesini bekliyordum. Çaresiz, mutsuz, karamsar... Aylar geçiyordu. Başka birine dokunuyordu biliyordum. Bildirmiyordum.</span><br />
<br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">L</span><br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">Lafta kalmış tüm sözlerinden sonra gözümde gittikçe küçülüyordu.Kendi kendimle konuşuyordum.</span><br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">—Onu bir daha görmeyeceksin. </span><br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">—O hep hayatında olmalı. </span><br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">—Seni seviyor. </span><br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">—Sana işkence ediyor. </span><br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">—Senin üzülmene dayanamaz.</span><br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">—Seni bir kördüğümün içine attı. Masanın altından çık da haline bak.</span><br />
<br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">Perde açılır. İki kadın bir erkek oyuncu vardır. Birinci sahnenin sonlarına gelinmişti… “Ayrıl” dedi kadın kendine. Bunca zaman sonra en zoru bu… Takılıp kalmışken bu ana. Karşında öylece durup bakarken gözlerine ve hala severken seni… Kirlenmesin diye sana duyduğum sevgi gidiyorum ben. İçinde bulunduğun karmaşa ve o kadınla bırakarak. “Ayrıl” diyor içimdeki ses ben onu duymamak için elimden geleni yapsam da. </span><br />
<span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;">İkinci sahne başlamadan çıktım oradan. Kulak verdim kadının son söylediğine. </span></em></span></span></div><span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;"><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><em></em></span></span><br />
<div align="right"><strong><span style="color: black; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif;"><span><b style="background-color: #a0ffff; color: black;">Özlem</b> <b style="background-color: #99ff99; color: black;">ÖZBEK</b></span></span></strong></div>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-4089954239447154412011-02-28T01:20:00.000-08:002011-02-28T01:20:44.298-08:00Memleketimden Kâbuslar<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: right;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>Kızıl bir yük taşımakta gecenin kervanları<br />
Yol bilmez, dil bilmez bir çocuktum sılada<br />
Karşı ormanda ölenler var<br />
Kapılar kilitli<br />
Kapılar zincirli<br />
Bu gece gelen kim diye korkmakta<br />
Çocuk da ihtiyar da<br />
Asi bir kısrak gibi solumakta geçmiş<br />
Tut iplerini artık dizginle<br />
Taşınmasın kervanlar kızıl yükler<br />
Bağışla uzağına düştük<br />
Unuttuk sılayı<br />
Çayırlarından bırakırdık kendimizi<br />
Kar sularını taşırdık eve<br />
Korktuk ve kaçtık<br />
Ölüm kapılarda nöbet tutuyor diye<br />
Kızıl bir yük taşımakta gecenin kervanları<br />
Yol bilmez, dil bilmez bir çocuktum sılada<br />
Korkuyorum doğduğum yerden<br />
Korkuyorum</em></span></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: right;"><br />
</div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><a href="http://www.haberfabrikasi.org/s/?attachment_id=8776" rel="attachment wp-att-8776" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em></em></span></a><span style="font-size: large;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><em><strong> Aklımın içinde ayak sesleri… </strong>Saat beş buçuk… Güneşe dair hiçbir iz yok. Hırıltılı nefes alışım, hızla kalkıp inen göğüs kafesim, gördüğümün kâbus olduğunu kanıtlıyor. Tekrarlayan rüyalarımdan birini gördüm yine. Yatağımın içinde doğrularak oturdum. Yastığımı sırtımın arkasına koydum. Geçti Ozolin dedim, geçti.</em></span></span></div><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>Freud’un dediği gibi bilinçaltıma giden kral yolunun başında mı durmuştum acaba. Toplumsal baskıyla bilinçaltına ittiğim duygu ve düşünceler miydi tüm bunlar. Gustav Yung’ın dediği gibi bilinçaltımın sonucudur belki de. Yüksekten düşme rüyasının temeli, aslında yüzyıllar evvel vahşi hayvanlardan kaçarken uçurumdan düşme endişesi duyan atalarımızın yaşadığı korkudur.</em></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>Uçtuğumu görürüm ben de birçokları gibi… Kulaç atarım ya da denizin ortasında. Tüm düşüncelerden uzaklaşmak isterken tik taklayan saatin sinir bozucu ritmine takıldı aklım. Yerimden kalkıp saatin pilini çıkartacak gücü kendimde bulamaya çalıştım.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><em><strong>Gene aklımın içinde ayak sesleri… </strong>Memlekete gittiğim son yazdı. Ben dokuz yaşına basmıştım. O günden sonra hiç bir ısrar ve baskı beni oraya götürmek için yeterli olmadı. Oysa çoğu gece rüyama girer doğduğum ev. Kendime bile söylemem orayı özlediğimi.</em></span></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>Dedemlerin evi her yeri yukardan gören bir dağın yamacında… Köyden epey uzakta ve yalnız… Genç denebilecek kimse kalmamıştır köyde. İşsizlik yüzünden hepsi farklı şehirlere dağılmıştır. Bunca yolu göze alıp gelen genelde köyün ihtiyarlarıdır. Bu yüzden bu kıymetli misafirleri görür görmez çayırdan aşağı hızla bırakırdım kendimi. Hemen ellerine yapışır öperdim. Sanki geri dönmelerinden korkar gibi sıkıca tutup elerini yokuşu çıkmalarına yardım ederdim. Ceplerinden leblebi ve şeker çıkarırlardı. Bu kısmını itiraf etmekten şimdi utansam da söylemeyim. Şekerleri ben yerdim leblebileri dayımın çocuklarına verirdim.</em></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>Kalın yün yorganlarımız vardı bizim. Onların ne kadar kıymetli olduğunu ninemin paraları dâhil tüm değerli eşyalarını aralarına sakladığını görünce anlamıştım. Yakında kemoterapi görmeye başlayacak. Keşke o yorganlara saklasam da kimse bulup alamasa onu.</em></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>Süt sağmaya giderdi ninem, eteklerinde ben dolaşırdım. Küçük bir kovam vardı yarım yamalak sağmaya çalışırdım koyunları. Keçilerin boynuzlarından tutup ninemin yanına götürmek ne kadar zordu bir bilseniz.</em></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>O yaz köye gitmek çok zor olmuştu bizim için. Birçok yerde otobüs durduruldu. Jandarma kimlik kontrolü yaptı. Bavullarımızın içlerine baktılar. Babamın arkasına saklanmış, ilk kez karşılaştığım bu sahnenin ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyordum.</em></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>Köye vardığımızda tüm köy halkının bir yerde toplandığını, dedemlerin evlerini bir süre terk etmek zorunda kalmış olduğunu öğrendik. Yazın gelmesiyle evlerine deri dönmelerine izin vermişler.</em></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>Dedemlerin evlerinin orda kurbağalı bir göl vardı. İçinde canavar yaşadığını söylüyordu dayımın çocukları. O yüzden oraya hiç yalnız gitmiyordum. Bazı geceler annemle el ele orda gezindiğimizi görüyorum rüyalarımda.</em></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>Köyde olanlara dair bir sürü şey anlattı o akşam amcam. Ama ben pek dinlemedim. Babam şaşkınlık ve üzüntüyle bakıyordu amcama. Sabah olduğunda annemle ninem ekmek yaptılar. Dayımın kızları bizi almaya gelmişlerdi. Epey yol yürümüştük. Artık mızmızlanmaya başlamıştım. Çok yolumuz var mı diye sorup duruyordum anneme. Bomboş arazide yol alıyorduk. Tek tük ağaç vardır bizim oralarda. Selviler vardır gökyüzüne uzanmaya çalışan. Aşısız armutlar vardır bir de. Dedemlerinde bahçesinde bir elma ağacı var onu pek kimseye söylemiyorum. Çünkü herkes elmalarını çalıyor.</em></span><br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>Dayımın kızı yakın zamanda askerlerin bir köylüyü ekmek ve kete ile yakaladığını, kesin bunları ‘terör örgütüne’ götürüyorsundur diyip adamı çok dövdüklerini anlattı. Bu esnada başımızın üzerinden helikopterler geçiyordu. İçimde birden korku oluştu. Aynı endişenin annemin yüzünde de oluştuğunu görüyordum. Elimizde ekmeklerle bizi gördüklerinde bizi de döverler mi acaba diye sordum anneme. Olmaz öyle şey hadi yürü dedi.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><em><strong>Helikopterler artmıştı. Bomba sesleri geliyordu.</strong> Savaş filmi başlamıştı sanki. Tam karşıda küçük bir ormanlık alan vardı. Helikopterler oraya bomba yağdırıyordu. Orman yanmaya başlamıştı. Bizi görüp üzerimize bomba atarlarsa diye ödüm kopuyordu. Hızla iniyorduk tepeden. Orman hızla yanıyordu. Dayımların evi ormanın tam karşısındaydı. Eve varınca hemen içeri girdik. Kapıları kapadılar. Günün sonunda nerdeyse tüm orman yanmıştı. Bir atın sırtında ekmek ve yiyecek bulunmuş. Ormana kaçtıklarını düşündükleri için tüm ormanı yakmışlar. Ekmeğin kime ait olduğunu anlamak için tüm köyden ekmek istendi. Ninemin yaptığı ekmekten de verdik. Sabaha kadar kesilmedi sesler. Evet, her şey tam da böyle oldu. Dokuz yaşındaydım. Bir daha doğduğum yere gitmedim. Ama dedim ya çoğu kez rüyamda annemin elinden tutuyorum geziniyoruz doğduğum yerlerde.</em></span></span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><em><strong>Aklımın içinde ayak sesleri… </strong>Saat beş buçuk… Güneşe dair hiçbir iz yok. Hırıltılı nefes alışım, hızla kalkıp inen göğüs kafesim, gördüğümün kâbus olduğunu kanıtlıyor. Tekrarlayan rüyalarımdan birini gördüm yine. Yatağımın içinde doğrularak oturdum. Yastığımı sırtımın arkasına koydum. Geçti Ozolin, geçti.</em></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>ÖZLEM ÖZBEK</em></span>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-33408109883182535422011-02-28T01:09:00.001-08:002011-02-28T06:15:41.229-08:00TUTSAK<strong><em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Cuma</span></em></strong><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Kapıyı kapadılar. Pencereden vuran ışık yerden kalkan tozun havadaki uçuşunu tüm netliği ile gösteriyordu. Yere oturdum. Sırtımı duvara dayadım. Betonun soğukluğu, yerin kirliliği hiç biri umurumda değildi bu anda. Sadece sevdiğim vardı o an aklımda. O şimdi ne yapar benden uzakta. Kış için yakacak yeterli odun da alınmamışken hele.</span></em><br />
<br />
<strong><em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Cumartesi</span></em></strong><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Bu kirlenmiş dünya da iyinin ve güzelin yeşermesi içindi tüm çabam. Çoğu kez kendim için de değil daha kundaktaki çocuk için veyahut onunda evladı için savaşırken don kişotluk yaptığımı söyleyenler haklı mı çıkmıştı şimdi. Herkesin susturulduğu ya da satın alındığı bu ülkede yanlış olanı söylememin bedeli bu dört duvara kapatılmam mı olacaktı?</span></em><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Hâkimin karşısına çıktığımda bundan önce söylediklerimden hiçbir farkı olmayacak sözlerimin. Başımızdakilerin her gün ceplerini daha çok doldurduklarını söylemem mi suç? Yurt dışındaki banka hesapları, çocuklarının gemileri…</span></em><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Basında neden her gün hükümet değil de muhalefet haberleri var. Korkutulmuş, hapsedilmiş de o yüzden. Karikatürüne bile tahammülü olmayan bir yönetici.</span></em><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Kadrolaşmış geliyorlar. Karşılarında durmak artık imkânsız gibi… Kendinizi savunacağınız mahkemeler de yok artık. En önemli davanın başlamasına bir gün kala hâkimi değişiyorsa bir davanın…</span></em><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Bir eyleme giderken daha o ilin sınırında durdurulup susturuluyorsa o ülkenin gençleri o ülke de demokrasinin vay haline demek gerek.</span></em><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">167 ülkeyi kapsayan demokrasi anketinde 89.oluyorsak ve “hibrit rejimler” arasında yer alıyorsa demokrasimiz daha ne söylemek gerekir ki. Türkiye’nin yanında Nikaragua, Tanzanya, Filistin, Uganda, Sierra Leone, Pakistan ve Haiti gibi ülkeler yer alıyor. Medya özgürlüğünün ve sivil özgürlüğün göz önünde bulundurulduğu bu araştırma ne halde olduğumuzun hazin göstergesi.</span></em><br />
<br />
<strong><em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Pazar</span></em></strong><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">İnsanı dört duvar içine hapsederek düşüncelerini de hapsetmeye çalışıyorlar. Dışarıda delicesine akarken hayat ben uzandığım halde ayaklarımın üzerinde gökyüzünü zor görmekteyim.</span></em><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Sevdiğim çıkmıştır şimdi işten. Okul şarkıları dinlemiştir bütün bir gün. Yolunu uzatıp kıyıdan yürümüştür gene. Martılar kanat çırpıp havalanırken o durup onları izlemektedir. Derin bir solukla deniz kokusunu içine çekmiştir. İşte hep bu anda sesleri duyulur köpeklerinin. Etrafını sarıp sevdirmeye çalışmışlardır kendilerini ona. Oturup banka beni düşünmüştür bu anda. Kızmış mıdır acaba onu yalnız bıraktığım için.</span></em><br />
<br />
<strong><em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Pazartesi</span></em></strong><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Gene sürekli tekrarlayan rüyalarımdan birini gördüm. Karar diyordu bir ses. Ayağa kalkıyordum. Tüm sevdiklerimde ordaydılar. En sevdiğimse köşede gözlerini bana dikmiş duruyordu. 12 yıl diye bağırıyordu biri. Yutkunamıyordum. Ter içinde uyandım.</span></em><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Bu ülkede yanlış giden bir şey vardı. Herkes gibi susmam gerekti. Biliyordum ama susamadım. Söylemesem ölürdüm. Söyledim ölüyorum.</span></em><br />
<br />
<strong><em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Salı</span></em></strong><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Anladım ki burada daha çok uzun zaman kalacağım. Bu işkenceyi hafifletmenin tek yolu ise yazmaktı.</span></em><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">İlk olarak bir mektup yazdım. Beni merak etmesin istiyordum. Onu çok merak ediyordum.</span></em><br />
<br />
<strong><em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Çarşamba</span></em></strong><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Kafese kapatılmış bir hayvan gibi evcilleşecek miydim ben de? Ruhuma kaburgalardan örülmüş bu kafes neydi peki?</span></em><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Yere oturdum. Başımı duvara yasladım. Gözlerimi kapadım. Pencereden dışarı çıktım. Gökyüzüne uçtum. Yemyeşil ormanların üzerinden, yollardan, denizlerden ve evlerin üzerinden geçtim. Evimin balkonundan içeri girdim. Ordaydı. Pencerenin yanında oturmuş gemileri ve balıkçıları izliyordu gene. Dalıp gitmişti o ana. Ben geldim diyemedim ona. Durdum kıpırtısız. Döndüm sonra cehennemime.</span></em><br />
<br />
<strong><em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Perşembe</span></em></strong><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Hayal kurmakta gelmiyor artık içimden. Pencere paslandıkça paslanıyorum, duvarlar döküldükçe dökülüyorum…</span></em><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Tutuyorum sır’larımı ayna gibi ama her gün biraz daha silikleşiyorum.</span></em><br />
<br />
<strong><em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Cuma</span></em></strong><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">En önemli siyasi gelişmeler, tutuklanmalar, zamlar hep Cuma günü oluyor. Hafta sonunun gelişiyle birlikte gündemden uzaklaşmamızdan faydalanıyorlar. Tatile giderken dikkat kesilmeyeceğimizin farkındalar.</span></em><br />
<br />
<strong><em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Cumartesi</span></em></strong><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Gelişimden sonra kaçıncı cumartesi bilmiyorum. Ama günlerden cumartesi…</span></em><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Diri diri gömdüler beni. Görüş gününde cesedimin başında ağlıyorlar. Bir kere de ölemedim. Her gün yeniden ölüyorum. Birileri yaşayabilsin diye ben cesedimi sıcak tutuyorum.</span></em><br />
<em><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;">Yel değirmenleriyle savaşa direniyorum.</span></em>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-53506624173661523732011-02-27T12:09:00.001-08:002011-02-27T12:09:31.865-08:00TABLODAKİ ADAM<span style="font-size: large;"><em>Sokağın köşesini döndüğümde üç gecedir duyduğum ayak sesini gene duydum. Biri beni takip ediyordu bundan eminim. Adımlarımı hızlandırdım. Bir an evvel eve ulaşmak için can atıyordum. Cesaretimi toplayıp gecenin bu saatinde beni takip edenin kim olduğunu görmek istedim. Belki de benim gibi işten geç çıkan biriydi. Onun adımları hızlanmamıştı fakat ardıma bakma cesaretini bir türlü gösteremiyordum. Karşı apartmandaki kapıcının çöpleri attığını görünce koşar adım ona doğru ilerledim. Ardıma bakacak cesareti kendimde toplamıştım. Hızla arkama döndüm. Hiç kimse yoktu. Soluk soluğa kaldığımı gören kapıcı neyim olduğunu sordu. Arkamdan gelen biri olduğunu onu görüp görmediğini sordum. Hiç kimseyi fark etmemişti. En lüzumsuz şeyleri bile takip eden, mahallenin haber ajansı olan bu adam tam da ihtiyacım olduğu anda hiçbir şey görmemişti.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>Merdivenleri çıkarken kalbim hâlâ hızla atıyordu. Biri beni takip mi ediyordu? Yoksa çocukça bir korkuya mı kapılmıştım? Ardıma dönüp bakma cesaretini gösterebilseydim bu sorulara cevap bulabilirdim. Hırsız ya da kapkaççı olsaydı şimdiye kadar bir şey yapmış olurdu diye düşündüm.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>Bunca hengâme arasında en önemli şeyi unuttuğumu fark ettim. Yarına yetiştirmem gereken bir metin vardı. Bense bunu günlerdir ertelemiş son güne kalmıştım. Yazıyı geciktirmem fırça yememe sebep olabilirdi. Bütün gece süren yazma çabam sabaha karşı son buldu. Hakkında daha önce üç öykü yazmıştım o yalnız adam hakkında. İçindeki hüznü dış dünyaya yansıtmayan, kalabalığın içinde duran bir adam... Kim olduğunu hiç bilemediğim biriydi ama aklımın içinde gezinip duruyordu. İçindeki ses “buraya ait değilsin” dediği halde gidecek başka yeri yoktu. Acı çekmekten, kırılmaktan korktuğu için kaçışı çalışmakta arıyordu. Onunla ilgili sonu sürüncemede bırakıyordum hep. Yazmayı istemediğim için değildi. Ne anlatmam gerektiğini bilmediğim içindi. Yazımı temize çekip işin yolunu tuttum.<br />
Son güne kalmıştım. Umarım beğenilir diye içimden geçirip öyküyü bıraktım. Çok geçmedi ki derginin komik kadını Başak “yazını okudum” diyerek yanıma geldi. Bazen hınzır yorumlarıyla güldürür bazense sivri eleştirilerle kızdırırdı beni.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>—Yine o adama dönmüşsün. Ben de merak ediyordum gene onu ne zaman anlatacaksın diye. Âmin Maalouf kitapları sevip, Ömer Hayyam şiirleri okuyan gece Canon dinleyen bu adamın fiziki özellikleri neden bu kadar sınırlı? Geceleri sürekli yürüyen bir şeylerden kaçtığı açık olan bu adam neden kaçıyor? En önemlisi böyle bir adam varsa neden benle tanıştırmıyorsun.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>—Hepsi bir sonraki yazımda canım. Oku ve gör. Hadi hadi işe dönme vakti.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>Aslında bunların cevabını ben de bilmiyordum. Sorularını geçiştirmek için bir sonraki yazımda demiştim. Oysa ne anlatmam gerektiğiyle ilgili en küçük bir fikrim yoktu. Gün boyunca yazıyla ilgili bir sürü e-posta geldi. Yazımı çok beğenmiş, adamla ilgili bir sürü sorular sormuşlardı. Bu kadar beğenilmesi beni de şaşırtmıştı açıkçası. Günü kurtarma yazım, en beğenilen yazım ilân edilmişti bir anda.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>Bunca övgüden sonra iyi bir yemeği hak etmiştim. Kendimi şımartmak istediğim günlerde gittiğim o restorana gittim. Çok sık gitmesem de orda çalışan herkes beni tanırdı. Hepsine teker teker selam verip her zaman oturduğum yere geçtim. Herkes cam kenarında bir yere oturmak istediği için benim sevdiğim köşe hep boş olurdu. Faruk Cimok'un Taksim tablosunun karşındaki masada oturdum. Bir an acaba uzun zamandır anlattığım adam bu tablodaki adam mı diye düşündüm. Gecenin içinde yürüyen, yüzü seçilemeyen o adam...</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>Gece takip edilme riskini göze almak istemediğim için eve taksiyle döndüm. Koltuğa uzanıp nasıl bir adam diye düşünürken bir gece öncesinin yorgunluğunun etkisiyle de uyuyakalmışım. Alarm sesiyle yataktan fırladım. İşe gittiğimde Başak'ın imâlı bakışıyla karşılaştım. Ne oldu diye sorduğumda masamdaki papatyaları işaret etti.<br />
Notun üzerinde;</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>Gecenin koynunda bir adam<br />
Adamın koynunda bir kadın<br />
Bir öpüş gibi fısıldamaktalar aşkı<br />
Bırakırken gece kendini gündüze<br />
Bırakırken kadın kendini adama<br />
İki paralel bedendir<br />
Geceyi orta yerinden bölen<br />
Geceyi orta yerinden birleştiren</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>Notu okuduğumda sinirlendim. Ne demek istiyordu bunu yazan kişi. Bir yanıyla da romantik biri olduğu açıktı. İş yerindekilerin tuhaf bakışları altında bütün gün çalışmaya çabaladım. Bana çiçek gelmesi durumu onlara da garip gelmişti. Farkındaydım. Böyle şeylere vakit ayırmayı düşünemeyecek kadar yoğundum. Öyle düşünüyordum. Aslında bahanem buydu demek daha doğru olur.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>Başak notu yüksek sesle okuyup “ne kadar romantik” diyip duruyordu. İş ve ev arasında mekik dokurken aşk kelimesini cümle içinde bile kullanmazken bu not çok tuhaf geliyordu kulağıma.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>Akşam işten erken çıktım. Mimoza kokusu yayılmıştı sokağa. Ellerimde papatyalarla gecenin içinde parmak ucumda yürüyormuşum gibi hissediyordum. Bir anda ardımdan gelen ayak sesini işittim. Dehşetle irkildim. Biri beni takip ediyordu. Bu sefer emindim. Adımlarımı hızlandırdım. O da hızlanmıştı. Bir anda olduğum yerde durdum. O da durdu. Derin bir soluk alıp arkama döndüm. Kaşlarımı çatıp “beni takip mi ediyorsun” diye bağırdım. Karşımdaki adam ürkmüştü bu tepkimden. Sevimli ve çocuksu bir tavırla yüzüme korkmuş gözlerle bakıyordu. Orta boylu kumral bir adamdı. Saçları hafif uzundu. Rüzgârla hafifçe savruluyordu. Kocaman ve aydınlık bakan gözleri vardı. Dudakları ince ve küçüktü. Şık ve bakımlıydı. Gülmemek için kendimi zor tutum. “Günlerdir beni takip eden sen miydin?” diye sordum. Evet der gibi mahcup bir tavırla suratıma baktı. Cevap vermesini beklemeden konuştum; </em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>- Beni ne kadar korkuttuğunun farkında mısın? Deli misin neden bunu yaptın?</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>- Öncelikle sizi korkuttuysam çok özür dilerim. Günlerdir sizinle tanışmaya çalışıyorum. Ama ne demem gerektiğini bilemedim. O tablonun önünde yemek yerken, öğle yemeği için kız arkadaşınızla çıkarken, akşam eve dönerken… Gelmek istedim. Çok yaklaştım. Hatta beni duyabileceğiniz kadar yakınına geldim. Fakat konuşacak cesareti kendimde bulamadım. Saçma bulmanızdan korktum en çok da.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>Çok düzgün konuşuyordu. Ne demeye çalıştığını anlamıyordum. Konuştukça her şey daha da karışıyordu.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>—Papatyalar ulaşmış.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>—Siz mi yolladınız? Neden?</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>—Beni kimse bu kadar güzel anlatmamıştı.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>—Ne demek istediğinizi anlamıyorum.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>—Yazınızda o kadar güzel anlatmışsınız ki beni teşekkür etmek istedim size. Doğruyu söylemek gerekirse yazılarınızı takip eden biri değildim. Asistanım bir gün yanıma gelip bu yazıdaki adam size ne çok benziyor diyince okumaya başladım sizi. Yazılar çoğaldıkça ve içleştikçe sizinle tanışma isteğim daha da arttı. Ama bunu saçma bulmanızdan ya da gereksiz bulmanızdan korktuğum için yeterli cesareti kendimde bulamadım. Uzun zaman önce hissetmekten vazgeçtim. Hayatın rutinine kendimi bırakmıştım. Tik tak uyan. Tik tak işe git. Tik tak eve dön.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>—Kafam çok karıştı ne söylemem gerektiğini bilemedim beyefendi.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>—Affedersiniz sizi rahatsız ettim.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>—Yok, hayır! Söylemeye çalıştığım şey çok şaşırdığım. Hikâyede anlattığım adam şimdi karşımda olduğunu söylüyor. Tam da sizi anlattım belki ama gerçek olabileceğini düşünmemiştim hiç.</em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em>—Ben de yazılarınızı okudukça en az sizin kadar şaşırdım. Biri uzaktan uzağa kalbime dokundu. Yaralarımı gördü beni görmeden. Bu şehrin içinde kaybolmuşken beni buldu. Bütün gün en karlı satıştan, dövizden ve borsadan başka bir şeyden bahsetmeyen bir adamın içinde tertemiz bir soluk oldunuz. Güzel sözlerinizle içimde bir bülbül gibi şakıdınız. Şimdi ben gidiyorum. O tabloyu çok sevdiğinizi biliyorum. Onun karşısında oturmaya gidiyorum. Orda bir tablo, tabloda bir adam sizi bekliyor olacak. Yüzündeki karanlığı ışığınızla aydınlatasınız diye...</em></span><br />
<br />
<br />
<span style="font-size: large;"><em>Özlem ÖZBEK</em></span>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-18217978631739557332011-02-27T12:06:00.000-08:002011-02-27T12:06:00.614-08:00BİR KADIN<em><span style="font-size: large;">Karanlık bir gecenin bağrına atılmış, <br />
Sarhoş biri, <br />
Merdiven basamaklarında sızıp kalmış, <br />
Çaresiz, bilinçsiz, kimsesiz… <br />
Terk edilmeye müsait hallerin <br />
En beterinde tıkanıp kalmış, <br />
Sahip olunması en kolay halin içinde <br />
En çığırtkan haliyle duran bir kadın… <br />
Kuliste makyajını silen, <br />
Sonra tekrar boyalara sarılan, <br />
Sahnesi geçmiş bir kadın. <br />
Rolü hep yarım, <br />
Cümleleri hep unutulmuş, <br />
Ölü doğmuş bir bebeğe benzeyen, <br />
Odanın ortasında bir cenin gibi yatan, <br />
Nefes alışı gittikçe yavaşlayan, <br />
Bir kadın… <br />
Koynunda yırtılmış bir resim <br />
Gittikçe daha çok içine alan, <br />
İçinde kaybeden yeşil gözleri… <br />
Diğer parçalarını nerde bıraktığını <br />
Bir türlü toparlayamayan, <br />
Ağlamaklı bir kadın… <br />
Zavallı, karamsar, âşık bir kadın… <br />
<br />
<br />
Özlem ÖZBEK </span></em><br />
<div class="photo photo_none"><div class="photo_img"></div></div>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-36266271293001170782011-02-27T12:05:00.001-08:002011-02-27T12:05:22.225-08:00BİR DİYALOGUN KARŞILIKSIZ AŞKI<em><span style="font-size: large;">—Aptal olma dünya dönüyor işte. Sen dursan da olduğun yerde, ölsen de yatağında… <br />
<br />
—Bir gece bulsan cesedimi beraber uyuduğumuz o yatakta, bir daha uyuyabilir miydin orda? <br />
<br />
—Saçma sapan sorularına başladın gene. <br />
<br />
—Sadece bir soruydu bu cevapla hadi. <br />
<br />
—Sen ölürsen yeniler için yer açılacak o yatakta. <br />
<br />
—Tanrım bu kadar korkunç bir cevap beklemiyordum. <br />
<br />
—Tanrı mı? Tanrıyı ağzına almayı kes. <br />
<br />
—Sadece bir an için ağzıma öyle geldi. Tanrım dedim diye neden öfkendin anlamıyorum. <br />
<br />
—Tanrıyı sevmediğimi bilmiyorsun. Bu hırkayı neden giydiğini de anlamadım. Sana yakışmadığını söylemiştim. <br />
<br />
—Nesi var ben beğeniyorum. <br />
<br />
—Sana yakışan bir şey giydiğinde söylüyorum. Bu yakışmamış. Tenine hiç uymuyor, giyme bir daha bunu. <br />
<br />
—Ben ölürsem yeniler için yer mi açılacak o yatakta? <br />
<br />
—Evet evet. <br />
<br />
—Neden bu kadar acımasız olduğunu anlayamıyorum. <br />
<br />
—Soruna cevap verdim. Her şeyi abartmandan nefret ediyorum. İşim var, yazı yazacağım, yalnız bırak beni. <br />
<br />
—Ama ben kötü bir şey söylemek istemedim ki. Seni üzdüm mü? Özür dilerim. <br />
<br />
—Özür dileme benden. <br />
<br />
—Özür dilerim. Seni seviyorum. <br />
<br />
—Ne kadar iğrençsin. Ne kadar bayağı bir davranış bu... Kavganın ortasındayken nasıl böyle bir şey söyleyebilirsin. <br />
<br />
—"Seni seviyorum" demenin neresi iğrenç? En baştan beri bunu söylemek istiyordum. <br />
<br />
—O zaman en başta söyleseydin. <br />
<br />
—Öfkeliydin ve ben vakit bulamadım bunu söylemek için. <br />
<br />
—Bir şey söyleyeceğim deyip söyleyebilirdin. <br />
<br />
—Bir şey söyleyebilir miyim? <br />
<br />
—Kes artık. İşim var yazı yazacağım. Git başımdan. <br />
<br />
—Neden diye sormak manasız anlıyorum. Eskiden beni şımartırken, bir bebek gibi severken bir anda yerden yere vurmanın açıklaması ne olabilir ki? Başka bir kadın... Özgürsün tamamen. Sevgili olmadık ki zaten biz hiç. Askıda duran yelekler gibiyiz. Güvelendik anlaşılan. Öfkene nedenler bulmaktan sıkıldım. Öfkene karşılık susmaktan bıktım. Acımasız sözlerin keserken etimi hiç canım acımamış gibi davranmaktan bıktım. <br />
Yanından gittikten sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaktan bıktım. Güçlü değilim ben. Sana göre değilim belki de. Ama yanında durmayı seviyorum. Hiç konuşmadan öylece... Sen bir şeyler yazarken, çalışırken aynı karede senle olmayı seviyordum. Artık bunu sevmiyorum. <br />
İçimden geçecek ve o eski haline kavuşacak diyorum. Sonra seni haklı çıkaracak bahaneler buluyorum. Söylediğin güzel şeyleri düşünüp kendimi avutuyorum. <br />
Olmayacak anladım. Hoşça kal. Bu sana son hoş çakalımdı sevgilim. <br />
<br />
—Anlasana kadın korkuyorum. Yalnızlığımı, karasızlığımı ve hayatımın hareketliliğini bozmandan korkuyorum. Bu benim evet gelip giden bir ruh halim var. Seviştiğim kadınların adını hatırlamıyorum çoğu kez. Yanımda durdukça sen ne kadar günahkâr olduğumu hatırlıyorum ben. Öfkemi hırçınlığımı ve bu kaosu terk edemem. İkimiz için bir iyilik yap ve git. <br />
<br />
Özlem ÖZBEK </span></em>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-45658887646214355242011-02-27T12:04:00.001-08:002011-02-27T12:04:24.428-08:00LUNGO LA STRADA<strong><em>Gözlerini kapatıp derin bir soluk aldı. Soluğunun havaya nüfusunu kestim usulca. Kekremsi bir tat idi dudaklarımda kalan. Huzuru bulduğunu söylerken; gözlerim odanın içinde bir boşluğa kitlenmiş, cümlelerinin bir an evvel bitmesini bekliyordu. <br />
<br />
Tutamayacağı sözler vermez umarım diye geçirdim içimden. Konuşmak ne kadar da yersiz geliyordu. Sadece susmak ve bu an bitene kadar öylece kalmak istiyordum. Hayatında hep eksik kalmış bir annenin şefkatiyle saçlarına dokundum. <br />
<br />
Yağmur açık pencereden halıya yağıyordu. Kasvetli havanın bize yansıması dinginlik olmuştu. Aşkın karmaşasına karşı savaşacak gücü olmayan iki kişiydik. <br />
<br />
Hepimiz kendimize ait bir yolda ilerliyoruz. Kimileri o yol boyunca sık sık dinlenirken kimileri çok nadir yorulabiliyor. Birbirimize paralel yalnızlıklar kuruyoruz. Durup dinlendiğimiz bu zamanlarda, bizle aynı zamanda dinlenen başka biriyle karşılaşırız kimi zaman. Teneffüse çıktığımız bu süre, elinde sonunda biter ve biz gene bize ait o yalnızlıktan ilerlemeye devam ederiz. <br />
<br />
İkimiz içinde geçerli olan şey buydu. O yüzden o konuşurken kelimelerini duymuyordum. Beni kandırmaya çalıştığını düşünmüyordum. Benim bunları duymak isteyeceğimi düşünüyordu kendince. <br />
<br />
<br />
Yüzüme bakıp beklemediğim bir soru sordu. <br />
<br />
- Bu ilişkiden beklentin ne? <br />
- Nasıl yani? <br />
- Kısa zamandır birbirimizi tanıyoruz. Bundan sonrası için ne istiyorsun. Eğer uzun bir ilişki ya da bir ad istiyorsan söyle? <br />
<br />
Ne saçma bir soruydu bu. İlişki üzerine konuşmak çok saçma geliyordu. Ne yani oturup ilişkimizin zamana göre isimlendirmesini yıllara göre şekillendirmesini mi yapacaktık. İlk altı ay sevgili olacağız. Sonraki bir sene nişanlı ve sonra da bitmezse beraberliğimiz evleniriz. <br />
<br />
Doğal bir süreç içinde gelişmeliydi her şey. Zamanla şekillenmeliydi. Sorusunun bunlardan bağımsız olduğunu biliyordum aslında. Bu ilişkiyi yürütemeyeceğinin, korktuğunun farkındaydım. Bir sürü engel içinde en çok da kendisiyle savaş içindeyken… Hem hiç yanımdan gitmek istemediğini hem de hemen kaçmak istediğini biliyordum. <br />
<br />
Onunla iyi arkadaş olabileceğimizi düşünüyordum. Yavaş yavaş büyüyecek bir aşkın tohumlarını atmıştık. En azından ben öyle sanıyordum. Yanında olmak beni mutlu ediyordu. Neden uzun uzadıya düşünmem gerekliydi ki bunu. Açıklama yapmam ve duymak istediklerini söylemem gerektiğini fark ettim. <br />
<br />
— Seninle sevgili olmak ya da uzun süreli bir ilişki yaşamak gibi düşüncem yok. Yakında bu şehirden gideceğim. Uzaktan uzağa bu ilişkiyi yürütmememiz güç. Şu an mutluyum, bunun tadını çıkaralım sadece. Bu anı düşünelim. <br />
— Evet haklısın. Ben de öyle düşünüyordum. <br />
<br />
Gülümsemeye çalıştım ona. Sırtımı duvara yaslayıp tekrar tekrar başa aldığı “kadınım” şarkısına ritim tuttum başımla. Benim bu şarkıyı çok sevdiğimi bildiğinden ötürü, jest yapıyordu sanırım kendince. İşte duymak istediği sözleri bir çırpıda söylemiştim. Artık daha mı huzurluydu acaba? <br />
<br />
Sözlerimin hepsi yalan. Aslında ben hep senle kalmak istiyorum. Uzaktayken bile benle kal istiyorum. Elimi yüzüme götürdüm. Bu düşüncelerden kurtulmaya çalıştım.Elimi yüzümden alıp kitaplarının yanına götürdü. Kitaplığında özenli dizilmiş kitapların büyük çoğunluğu siyasi kitaplardı. Şiir kitaplarından birini aldım elime. Bir köşeye ilişir gibi oturdum. Ayakta durmuş bana bakıyordu. Rasgele bir sayfa açıp ona şiir okumaya başladım. Gülümseyerek bana baktı. <br />
<br />
O gülümseyişi son kez gördüğümden habersizdim. Beraber evden çıktık. Beni yolcu etti. O yoldan tek başıma yürümeye devam ettim. <br />
</em></strong>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-84881816067125464442011-02-27T12:03:00.001-08:002011-02-27T12:03:33.630-08:00KUTSAL GÜN<span style="font-size: large;"><em>Ellerimi tut sevgilim ve beni gizli bahçene götür <br />
Vahşetin insan suretine gizlenmiş çizgilerinden bir bıçak gibi çek al beni <br />
İndir istersen gene acımasız darbelerini kalbime bir bir <br />
Bu gördüklerinin hepsi benim suçum <br />
Sen de bil gerçeği onlar gibi <br />
<br />
O gülüşmelerde gizli kalan mana düşündüğün gibi değil <br />
Yeminler edebilirim kapında gecelerce bekleyenin ben olmadığıma <br />
Kendini yanımda günahkâr hissetme <br />
Kirlettim bu dünyayı en az sen ve onlar kadar <br />
<br />
Şimdi karşında başımda bir hare ile durduğum yalan <br />
Bu kadar düşmüş birini kollarına sarıp <br />
Tatlı öpücüklerinle unuttururken ve unuturken her şeyi <br />
Duyacakların bir ok gibi saplanacak belki de zihnine <br />
Anlasana zehrimi akıtmaktayım ruhuna yavaş yavaş <br />
<br />
Al beni kollarına sor bir bir tüm günahlarımı <br />
Ne bir teşekkür et ne bir teşekkür bekle <br />
Kim olduğunu söyleme kim olduğumu hiç bilemezsin <br />
Bir tek fikirle zikret aşkını ki dünya iki kişilik olsun <br />
Elimde yaşamaya değecek son bir şey olsun <br />
<br />
Ölülerimize ağlamaya bir son verelim artık seninle <br />
Vahşi bir hayvan gibi büyütürken korkularımızı <br />
Hayatta kalan tek dost içimizdeki çocuk mu olsun <br />
Kutsal bir süstür gözlerimizdeki fer <br />
Onu da karanlık gecenin koynuna bırakmayalım bu kez <br />
<br />
Özlem ÖZBEK</em></span>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-8296349630334969522011-02-27T12:02:00.001-08:002011-02-27T12:02:44.437-08:00OZOLİN<strong><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>Biraz gitmek, biraz kalmak bulaşmış ellerine <br />
Hangisi hangi elinde kestiremiyorsun <br />
Ellerimi tutmanın korkaklığı bundan bilmiyorsun <br />
Yüreğini köreltmeye çalıştıkça sen <br />
Elerine yapışıyorum, öpüyorum <br />
Durduramıyorum <br />
<br />
Giysilerini çıkartıp dolaptan odaya saçıyorum <br />
Kaldığın her gün için bileğime bir jilet izi atıyorum <br />
Bir cenin gibi yatıp odanın ortasında <br />
Kafamdaki senin dışına çıkmak için çırpınıyorum <br />
<br />
Gece saat 3’e vururken <br />
Karanlıktan korkum zerre aklıma gelmiyor <br />
Merdivenlere koşup deli gibi bakınıyorum <br />
“ozolin” adını verdiğin kedi oluyor hep gelen <br />
Gece nöbetim devam ediyor <br />
<br />
Aralık perdeden gün ışığı içeri giriyor <br />
Devrimci olmanın alt başlığı altında <br />
Aşık olmanın sakıncalarını düşünüyorum <br />
Kördüğüm olmuş fikirlerinden kendini kesiyorum <br />
<br />
“Sesinde ne var biliyor musun” diye yineleyip dururken <br />
Sigaranı yakarken yüzüne vuran ışığı düşünüyorum <br />
Olmak zorunda olanı kabullenip <br />
Bir duman içinde yüzünü kaybediyorum <br />
<br />
<br />
<br />
Özlem Özbek</em></span></strong>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-16388410635783590302011-02-27T12:01:00.000-08:002011-02-27T12:01:37.514-08:00BİR İT GİBİ<strong><span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace; font-size: large;"><em>Bir it gibi<br />
Bariyerlerin yanına atarlar artık cesedimi<br />
<br />
Hayatında hep eksik kalmış bir annenin şefkatiyle<br />
Dokunurken saçlarına<br />
Bir öpüş gibi fısıldayacaktım adını kulağına<br />
Gitme diye yalvaracaktım son gidişinde<br />
Vazgeçtim aşağılanacakken tam da<br />
Hadi terk et beni<br />
Ya da bırak uyandırayım seni<br />
Tabutundan içeri bir ışık gibi girip<br />
<br />
Şarap kadehlerinde kalmış artık dudak izleri<br />
İzlerini silen tabuttaki adamın kendisi<br />
Bilmez mi ki günler aylar ve bir yılgınlıktır<br />
Onu yeniden doğuran bir aşk için<br />
<br />
Hunharca öldür beni<br />
İtiraf edemem asla seni neden sevdiğimi<br />
Gitmem gerek hemen şimdi<br />
<br />
Bir it gibi<br />
Bariyerlerin yanına atarlar artık cesedimi<br />
<br />
Daha önce söylemedim biliyorum<br />
Ama ben karanlıktan korkuyorum<br />
Işıkları açık bırak yolumu kaybediyorum<br />
<br />
Savaşacak halde değilim<br />
Küçümsesinler beni umurumda değil<br />
Düşünürsem bunu, işkenceleri ikiye katlanır<br />
Bak bana ölüyorum<br />
<br />
Özlem ÖZBEK <br />
</em></span></strong>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-44450663318195000172011-02-27T12:00:00.000-08:002011-02-27T12:00:04.927-08:00alt geçit<span style="font-size: large;"><em>Berelenmiş dudak, kızarmış bir göz <br />
Ve söylenmemiş sözler<br />
Siyah kazağının içinde üşür durur<br />
Gömleğinin yakası, yakasında düğmesi takılır gözüme<br />
Bir şimşeğin toprağa düşmesi gibi<br />
İnce bir çığlıkla düşer üzerime gözleri<br />
<br />
Gökyüzünde şimşek, yeryüzünde gözyaşı...<br />
Pamuk tarlaları ırmak sularıyla örtülüyor<br />
Pencere camından dokunuyorum durmaksızın yağan yağmura<br />
Ağaçlar suyun yüzeyinde kayıktır<br />
Üstünden geçen onca sulara rağmen <br />
Hep aynı acıya bulandırılmış gözler<br />
<br />
Hangi nedenden sevmekten caymıştır<br />
Hangi nedenden sevilmekten vazgeçilmiştir<br />
Dudaklarından dökülen kelimeler<br />
Kim için serenat yapmıştır<br />
Kime ‘en sevdiği şarkıyı’ çalmıştır<br />
Şafağa doğru uzandığı yatağından kime küfürler savurmuştur<br />
<br />
Durduğu karanlık aydınlıktı, gördüm<br />
Elleri yüzer aniden bir karanlığın ve dumanın içinden<br />
Dokunur usulca saçlarıma, göğsüne bastırır<br />
Masum, çocuksu, mahcup<br />
Gereksiz iç çekişlerden uzak bir susuş başlar aramızda<br />
<br />
Sıkıca kapanmış dudakları konuşmamaya yeminli<br />
Durduran, konuşturan, arındıran<br />
Bir dehlizin içinden bir denize açılan<br />
Çarptığı yerde dağılan birden<br />
Bir adam<br />
<br />
Alt geçitten geçerken <br />
Radyo frekansına karışan onun sesiydi<br />
Küçük bir itiraf <br />
Sıradaki anons bana geliyor<br />
Bir sızıda sızıp kalmışken<br />
Daha henüz kabullenmemişken<br />
Sevdiğim melodiyi çalan oydu<br />
<br />
Gittikçe çekiliyordu kanım<br />
Soluklaşan yüzüm, un ufak unlaşan ellerim<br />
Doğrularak ayakları üzerinde<br />
Bir kez de ahşap bir boy aynasında bakarak yüzüme<br />
Serpiştiriyordu külleri bir törenin içinden tenime doğru<br />
<br />
Elmacık kemiklerine düşen gölge<br />
Ellerimin, kollarımın düğümüydü<br />
Bir kibritle tutuşan alkoldü kanımda gittikçe yanan<br />
Bakma bana öyle, ne olur<br />
Hafızamızı kaybedeceğiz belki de çok geçmeden<br />
<br />
Bir titreme gelir ya yerleşir insanın içine<br />
Kaçmışsındır oradan, beklediğin kimse gelmez ardından<br />
Durakta saatlerce beklersin<br />
Çorapların ıslanmıştır yağmurdan<br />
Şiddetle hissettiğin şey soğuk değil öfkendir.<br />
<br />
“oraya yıllardır kimse gitmedi” <br />
Repliğine inat<br />
Karanlığın Prensini takip edersin<br />
Gece saat üçü vururken<br />
Ne kadar benimsemiş olsan da<br />
Korkularını kana kana bulamamışsındır<br />
<br />
Hiç olmayacak zamanda sessizliği bozan <br />
Şu derbeder şarkılarda neden çıktı<br />
Elimizde kalmıştır bir el, bir tutam saç<br />
Hala ne zaman kaybedildiği bilinmeyen gümüş bir yüzük<br />
Geçmişin izini sürmekten vazgeçtiğimiz gün<br />
Günler, aylar ve ekleriz bir yılgınlık<br />
<br />
Şimdi senle şarap içelim desek<br />
Eski kırılmış kadehlerden kanar ellerimiz<br />
Kanar içimdeki beyaz kadın <br />
Yalnızlığımızı değiş tokuş etsek<br />
Saçlarına düğümlerim kendimi kördüğümle<br />
<br />
Özlem ÖZBEK <br />
</em></span>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1365149192083016423.post-12931734257945884132011-02-27T01:23:00.000-08:002011-02-27T02:13:42.891-08:00GÖLGEYLE KONUŞMA<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Ağır çekim gözyaşlarından kahkahalara. </span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Gürültülü kalabalıklardan yalnızlığa… </span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Derin bir soluk bir soluk daha…</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Koşar adım, geri dönüş isteği içine balıklama atlayıp, bataklıkmış burası diyen hayal kırıklığı.</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Ters olan ve tek olan tek kitap benim yazdığım olmalı dedim dün bir arkadaşıma. </span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Hata veriyor aradığım herkes. Adreslere bakıyorum doğru, insanlarsa çoktan ölmüş.</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Bir, iki, üç sabır… </span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Günün en güzel saatleri oysa…</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Papatyalarda yol boyu sırıtmalarda.</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Saate bakıyorum bana ayrılan vakit dolmuş. </span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Gün ışığı gözlerimi kamaştırıyor. Aya bakmak gelmiyor artık içimden. Bahsi bile geçmiyor ki.</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Aylaklık yapan bir ben miyim diye soruyorum kendime. Seyyah olsa soyadım ya da berduş, durur muydum bu şehirde bu kadar?</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Saate bakıyorum bana ayrılan vakit dolmuş.</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Bir aynadaki kadına bakıyorum bir kendime en güzeli gölgemmiş anlıyorum.</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Kördüğümü çözmenin yolunu buldum diye bağırıyorum. Nasıl diye soranlara kesip atılmış parçalarımı gösteriyorum.</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Odanın içine, sokaklara, kaldırımlara saçılmış tüm izlerimi öylece bırakıp ilerliyorum.</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Fado çalsın fonda. Demli bir çayla başlasın gün. Gözlerimdeki halkaları görüp ağladın mı sen diye soran olursa uykusuzluk deyip geçeyim oradan.</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Kendi sesimi bile duymak istemiyorum. En az cümleyle bitireyim günü.</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Avuçlarımda sabun kokusu bir türlü çıkmayan hissizlik duygusu…</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Bir, iki, üç sabır… </span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Saçlarım saçılıyor her bir yana. Köşeye itiyorum koltukla beraber yazdığım her şeyi.</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Kitaplar saçılıyor her bir yana. Köşeye itiyorum notlarla beraber sana söylemek istediğim her şeyi.</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Şarapla tatlı dudaklarınla kekremsi,</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Hayır hayır,</span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Dudaklarınla tatlı şarapla kekremsi </span></em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><em><span style="color: #999999;">Öpüyorum ki ayılmak için çok geç.</span></em></span></span></div><br />
<span style="font-family: Courier New;">ÖZLEM ÖZBEK</span>ozolinhttp://www.blogger.com/profile/14213553516763309827noreply@blogger.com0