27 Şubat 2011 Pazar

alt geçit

Berelenmiş dudak, kızarmış bir göz
Ve söylenmemiş sözler
Siyah kazağının içinde üşür durur
Gömleğinin yakası, yakasında düğmesi takılır gözüme
Bir şimşeğin toprağa düşmesi gibi
İnce bir çığlıkla düşer üzerime gözleri

Gökyüzünde şimşek, yeryüzünde gözyaşı...
Pamuk tarlaları ırmak sularıyla örtülüyor
Pencere camından dokunuyorum durmaksızın yağan yağmura
Ağaçlar suyun yüzeyinde kayıktır
Üstünden geçen onca sulara rağmen
Hep aynı acıya bulandırılmış gözler

Hangi nedenden sevmekten caymıştır
Hangi nedenden sevilmekten vazgeçilmiştir
Dudaklarından dökülen kelimeler
Kim için serenat yapmıştır
Kime ‘en sevdiği şarkıyı’ çalmıştır
Şafağa doğru uzandığı yatağından kime küfürler savurmuştur

Durduğu karanlık aydınlıktı, gördüm
Elleri yüzer aniden bir karanlığın ve dumanın içinden
Dokunur usulca saçlarıma, göğsüne bastırır
Masum, çocuksu, mahcup
Gereksiz iç çekişlerden uzak bir susuş başlar aramızda

Sıkıca kapanmış dudakları konuşmamaya yeminli
Durduran, konuşturan, arındıran
Bir dehlizin içinden bir denize açılan
Çarptığı yerde dağılan birden
Bir adam

Alt geçitten geçerken
Radyo frekansına karışan onun sesiydi
Küçük bir itiraf
Sıradaki anons bana geliyor
Bir sızıda sızıp kalmışken
Daha henüz kabullenmemişken
Sevdiğim melodiyi çalan oydu

Gittikçe çekiliyordu kanım
Soluklaşan yüzüm, un ufak unlaşan ellerim
Doğrularak ayakları üzerinde
Bir kez de ahşap bir boy aynasında bakarak yüzüme
Serpiştiriyordu külleri bir törenin içinden tenime doğru

Elmacık kemiklerine düşen gölge
Ellerimin, kollarımın düğümüydü
Bir kibritle tutuşan alkoldü kanımda gittikçe yanan
Bakma bana öyle, ne olur
Hafızamızı kaybedeceğiz belki de çok geçmeden

Bir titreme gelir ya yerleşir insanın içine
Kaçmışsındır oradan, beklediğin kimse gelmez ardından
Durakta saatlerce beklersin
Çorapların ıslanmıştır yağmurdan
Şiddetle hissettiğin şey soğuk değil öfkendir.

“oraya yıllardır kimse gitmedi”
Repliğine inat
Karanlığın Prensini takip edersin
Gece saat üçü vururken
Ne kadar benimsemiş olsan da
Korkularını kana kana bulamamışsındır

Hiç olmayacak zamanda sessizliği bozan
Şu derbeder şarkılarda neden çıktı
Elimizde kalmıştır bir el, bir tutam saç
Hala ne zaman kaybedildiği bilinmeyen gümüş bir yüzük
Geçmişin izini sürmekten vazgeçtiğimiz gün
Günler, aylar ve ekleriz bir yılgınlık

Şimdi senle şarap içelim desek
Eski kırılmış kadehlerden kanar ellerimiz
Kanar içimdeki beyaz kadın
Yalnızlığımızı değiş tokuş etsek
Saçlarına düğümlerim kendimi kördüğümle

Özlem ÖZBEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder