28 Şubat 2011 Pazartesi

CAM FİLMİ

Şaşkın gözlerle yüzeme bakıyordu. Bense o yokmuş gibi davranıyordum. Bir şey unutmuştum da çantamın içinde arar gibi. Tek kelime etmeden ve aslında ne söylemesi gerektiğini bilmeden öylece duruyordu. Kendini toparlamışta ciddi bir konuşmaya başlayacakmış gibi sesli bir şekilde yutkundu. Kaşlarımı kaldırıp yüzene baktım, sonra gene gözlerimi çantama çevirdim. Konuşmaya başladı.
—kafamı toplamalıyım.
—yine!
—sana gelirken bunu yapmalıyım.
—gelsen de, istediğim anlamda gelmeyeceksin.
—üzgünüm…
—üzgün olma. Bana verecek mutluluğun yoktu ben acıya razı oldum.
Fazla mı ileri gidiyorum diye düşündüm bir an. Gene daha önce defalarca gördüğüm o ifadeyle yüzüme bakıyordu. Çok üzgünmüş, elinden gelen her şeyi yapmış da işe yaramamış gibi. Aramızda gittikçe büyüyen bir uçurum vardı. Bu görüntünün arka planında yavaş yavaş kararan kasvetli bir gökyüzü bize eşlik ediyordu. Umarsızca yüzüne bakıyordum. Ya bu düğümü çözecek ya da kesecektim. Kendimi zorladım bir şeyler söylemek için.
—seni beklemeyeceğim diyerek bekledim, sen gelmedin.
—beni başkasına bırakıp gidebilir misin?
—böyle olmamalı.
—sen ve ben biz olmalıydık.
—bunu gerçekten istemedin hiçbir zaman. Dürüst değilsin gene. Gideceğimden emin olduğun için biz olmaktan bahsediyorsun.
Daha ne kadar aşağılanabilirdim ki? Bir ikramı reddeder gibi sevgimi reddediyordu. Beni sevdiğini söylediği zamanların üzerine beyaz bir örtü sermeliydim. Kirlenmeden hiçbir şey… Kafamdaki soru işaretlerini hiçe saymalı bu konuyu bir daha açmamalıydım. Kendimi iyi hissetmiyordum. Beni durağa bırakır mısın dedim. Keyifsiz bir ifadeyle yüzüme baktı. Durağa yürüdük. Yığılır gibi oturdum banka. En az delinmiş ve en az acıyan parmağımı seçtim. Durakta beklerken makyaj çantası sandığı küçük aletin ucuna kanımı değdirdim. Kan şekerim düşmüştü. Çantamda görmek istemediğim aradıkça kaybetmek istediğim iğneyi çıkardım. Kolumda az acıyacak bir yer seçtim. İğne yaptığımı görmek istemediği için mi yoksa iğneden korktuğu için mi bilmiyorum ama kafasını çevirmişti. Bu son buluşmamızdı, biliyordum. Bunca zaman saklamaya çalıştığım her şeyi bilmesinde bir sakınca olmadığını düşünüyordum.
—korkuyorum. Canım acıyor. Ama artık her şeyi olduğu gibi kabullendim.
—seni çok üzdüm, kötülük ettim biliyorum.
—bilmen neyi değiştirir! Gidiyorum. Senden haber alamayacağım, benden haber alamayacağın kadar uzağa.
—hastalığın…
—parmaklarımı kollarımı çürüten bedenimi halsiz bırakan bu hastalık, içimi çürüten, ruhumu çaresiz kılan senin yanında bir hiç… Bana ne yaptığına bir bak..
—ben kendimi zehirliyorum. Zehirim sana da bulaştı görüyorum. Panzehiri bende yok o yüzden gitmelisin bir an evvel.
Otobüsüm gelmişti. İki yabancı gibi el sıkıştık. Söylenebilecek her şey söylenmişti sırada kabullenmek vardı. Camın hemen ardındaydı. İşte şimdi gidişimin gerçek olduğunu anlıyordu. İlk defa yüzünde hüzün vardı ve ilk defa kaybettiğini fark ediyordu. Karşımda şaşkın…

Şaşkın gözlerle yüzüne bakıyordum. O ise ben yokmuşum gibi davranıyordu. Bir şey unutmuş da çantasının içinde arar gibi. Bir zamanlar beni delice sevdiğini söyleyen kadın gidiyordu. Camın ardındaki ona bakarken, bir an camdaki yansımada kendimi gördüm. Giden o muydu, ben miydim? Cam film her şeyi tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu. Hiç beklemediğim bir sonla karşı karşıyaydım.
Bütün şımarıklıklarıma tahammül eden kadınım, annem, çocuğum gidiyordu. Oysa ben ne yaparsam yapayım beni terk etmeyecek sanıyordum. Bile bile onu üzüyor, kızdırıyor hatta aşağılıyordum. Böylece bensiz bir hiç olacağına inandırmaya çalışıyordum onu. Ben güçlü olandım oysa zayıf olan… Şimdi her şey değişmişti. Tek bir gerçek vardı o da bir zavallı olduğumdu. Bağlanmaktan korkmuştum. Ona kendimi açmaktan hep uzak durmuştum. İçime düşmesinden beni bütünüyle kaplamasından korktum. Mesafeliydim ona kendimi açarken. Kalbimi açmıyor sadece bedenimi sunuyordum karşıma çıkan kadınlara. Bir süre için mutlu oluyor sonra sıkılıp, ayrılıyordum onlardan.

Diğerlerinden farklıydı o. Çünkü beni anlamaya çalışmış, sevmiş ve düşünmüştü. Ama ben ona herkese davrandığım gibi davrandım. Pişmanlık duymam hiçbir işe yaramıyordu. Gitmek istemedi ama gitti.

ÖZLEM ÖZBEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder