28 Şubat 2011 Pazartesi

AYRIL

A
Aslında aynı olan değil farklı olandık biz ikimiz. Boşunaydı bu debeleniş. Uzanıp saçından yakaladığımızı sandığımız anda başladı bir zurnanın ucunda esas şarkı. Gel gelelim martılar en büyük tanıktı. Parmak izlerimiz hala duruyor o çay bardaklarında eminim. Söyleyin anlatsın sahilde bağıra çağıra yürürken herkesin güldüğü o deli kadın. Mavi eski bir ev vardı orda. Köşeyi dönünce hemen karşınıza çıkan… Avuçlarının arasına alınca ellerimi görmüştü o da. Neden inanmak istemiyor kimse bana. Arka sokaklardan birinde, balkondan sarkan travesti aşağıdakilere sesleniyordu. Üzerinde askılı pembe bir badi vardı. Yüzüne dikkatli bakmadım belki kızar diye. Ama eminim o da gördü bizi. O diye biri vardı.

Y
Yalan yanlış konuşmasın kimse. O bana hiç kötülük etmedi. Metrodaydık. Bir anda öpüverdi dudaklarımdan. Karşımızdaki yaşlı çift güldü. Kadın adama baktı. Aynısını istiyorum der gibi. Üşümüş gibi büzüldü. Sarıldı sıkıca bana. Duydum kokusunu. Kısacık bir yoldu gittiğimiz. Öyle güzel baktı ki bana, mutluydu çok açıktı. Ben istedim orda olmayı, onla olmayı. Kötü değildi o, ben yanındaydım.

R
Rayların ucunda yürüyordum ona. Bunu biliyordu. Elimden tutmuyordu ama orda öylece duruyordu. Siyah bir deri ceket vardı üzerinde. Bu resmin içinde tuhaf bir şey vardı. Bir kadın geçiverdi önümüzden. Gitmek istedim hemen oradan. Tablonun içinde sırtı dönük bir kadın resmi vardı. Dehşete kapıldım dikkatle bakınca. Bendim o. Gözlerime inen sis kör etti beni. Ellerim avuçlarında terliyordu. Beni burada öldür demek istedim hiçbir şey diyemedim. Yalınayak yürümek istedim eve. Odama gitmek ve masanın altında saklanmak istiyordum. Kimse bulamazdı beni orda eminim.

I
Islandıkça yüzüm aynadaki beni görmek canımı acıtıyordu. Yapma bunu dedim kendime. Saklama sırlarını ayna gibi. “Antony and johnsons” beni melankoli hususunda özenle motive etmekteydi. Dökük ojelerim, dağınık saçlarımla odanın ortasında oturmuş onun ruhumu terk etmesini bekliyordum. Çaresiz, mutsuz, karamsar... Aylar geçiyordu. Başka birine dokunuyordu biliyordum. Bildirmiyordum.

L
Lafta kalmış tüm sözlerinden sonra gözümde gittikçe küçülüyordu.Kendi kendimle konuşuyordum.
—Onu bir daha görmeyeceksin.
—O hep hayatında olmalı.
—Seni seviyor.
—Sana işkence ediyor.
—Senin üzülmene dayanamaz.
—Seni bir kördüğümün içine attı. Masanın altından çık da haline bak.

Perde açılır. İki kadın bir erkek oyuncu vardır. Birinci sahnenin sonlarına gelinmişti… “Ayrıl” dedi kadın kendine. Bunca zaman sonra en zoru bu… Takılıp kalmışken bu ana. Karşında öylece durup bakarken gözlerine ve hala severken seni… Kirlenmesin diye sana duyduğum sevgi gidiyorum ben. İçinde bulunduğun karmaşa ve o kadınla bırakarak. “Ayrıl” diyor içimdeki ses ben onu duymamak için elimden geleni yapsam da.
İkinci sahne başlamadan çıktım oradan. Kulak verdim kadının son söylediğine.


Özlem ÖZBEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder